Yazılar
  • Paylaş:

27.03.2024

Nevroz 2024 Akre

Nevroz 2024 Akre


19 Mart 2024’de, Newroz’u kutlamak için, İBV olarak, Habur- Zaho üzerinden,
Akre’ya gittik. Şırnak Havaalanı ile Habur sınır kapısı arasında 45 km. kadar
mesafe var.
Zaho’da valilikte çok verimli bir sohbet toplantısı oldu. İBV Başkanı İbrahim
Gürbüz ve Celal Temel, Halit Yalçın, belgeselci Keremo ve ben, 20 Mart’ı, 21
Mart’a bağlayan gece Akre’deydik. Habur’dan itibaren, Mirhaç Mustafa da bize
katıldı. Yağmurlu bir gece olmasına rağmen, Kürd gençlerinin ellerinde
meşalelerle dağların zirvelerine doğru yürümesi çok hoş manzaralar
oluşturuyordu.
Akre’den Hewler’e gittik. Dostlarımızı ziyaret ettik. Rojin’in Mado’su, Fırat’ın
kafesi, Sabri Baran Özel’in oteli çok gelişmiş. Sabri Baran Özel, Hayatt olan
otelinin adını Radisson olarak değiştirmiş. Hizmette, temizlikte, konforda vs.
çok gelişmiş bir otel. nerinaazad’ı evlerinde ziyaret ettik.
Rudaw’ı, Ako’yu da ziyaret ettik. Rudaw , benim bazı kitaplarımı Soranice’ye
çevirdi. Bir kısmını çevirisi de davam ediyor. Çevrilen ve basılan kitaplardan dört
adedini bize verdi. Faruk Gür’ü konfeksiyon mağazasında ziyaret ettik. Faruk
Gür deyince akla ‘Wearing is an art’ cümlesi geliyor.
Botan Tahseen’i görmek için Kürdistan Chronicle bürosuna gittik.
Birgün, İbrahim Gürbüz ve Keremo bir hasta ziyareti için Süleymaniye’ye gittiler.
Celal Temel, Halit Yalçın ve ben de, ogün, Botan Tahseen’le birlikte Revandiz’e
bir gezi gezi yaptık. Yağmurlu bir gündü. Yollarda da, Revandiz’de de yağmur
vardı. Ogün Azad Cundiyanî ve Helgurd Cundiyanî de bizimle beraberdi.
Revandiz’de, İsveç’de yaşayan Hazım Kurde’yi ofisinde ziyaret ettik. Hazım
Kurde, kazancını, Revandiz’e yatırım yaparak değerlendiren bir Kürd yurdseveri
… Hazım Kurde’nin Revandiz’e yaptığı yatırımları yakından izlemeye çalıştık.
Teleferik çok önemli bir yatırım olarak görülmektedir. Hazım Kurde projeleri
hakkında da bilgiler verdi.
Hewler’den Duhok’a dönüşte Musa Ahmed’le beraberdik. Zaho’da Kürd
gençleri ile çok önemli bir sohbet toplantısı gerçekleşti.
Dönüşte de Zaho-Habur yolunu kullandık. Bizi, dostumuz Fethullah Elçi,
kardeşi, babası Nizamettin ve arkadaşları karşıladı. Silopi’de kısa bir
dinlenmeden sonra Cizre’ye gittik. Kabristan’ta dostumuz, rahmetli Sabri
Vesek’i ziyaret ettik. Hurşit Ağa’yı andık.

2

Peywend Yayınları sahibi Halit Yalçın bu geziye katılan bütün arkadaşlara
Uludere kitapları dağıttı.

Uludere
Şırnak Üniversitesi, 8-10 Eylül 2023 tarihleri arasında bir uluslararası
sempozyum düzenledi. Bu sempozyum Şırnak Valiliği ve Uludere kaymakamlığı
tarafından desteklendi. Bu sempozyuma sunulan bildiriler bir kitapta toplandı.
Bu kitabın tam adı şöyle:
Uludere, Uluslararası Uludere (Qılaban) Sempozyumu Bildirileri, Tarih, Kültür,
Din, Ticaret, Tarım ve Turizm, Şırnak Üniversitesi Yayını, 2024 Ankara, 735 s.
Kitap Şırnak Üniversitesi’nin, Şırnak Valiliği’nin, Şırnak Ticaret ve Sanayi
Odası’nın, Şenoba, Hilal ve Uludere belediyelerinin katkılarıyla basılmıştır.
***
Kitabı başında, 3 kişiden oluşan ‘Sempozyum Onur Kurulu’nun isimleri yer
almaktadır. Yine aynı sayfada, on kişinden oluşan, ‘Sempozyum Düzenleme
Kurulu’nun isimlerine yer verilmiştir. Üç kişiden oluşan ‘Sekreterya’da aynı
sahifede yer almaktadır.
Ondan sonraki sahifelerde de 95 profesörden oluşan ‘Bilim ve Danışma Kurulu’
üyelerinin isimleri yer almaktadır. ‘Bilim ve danışma Kurulu’nun 7 üyesi
‘Sempozyum Düzenleme Kurulu’ üyeleri arasında da yer almaktadır.
***
Bu sempozyum ile ilgili olarak birkaç konuyu dile getirmek istiyorum. Bugün,
Uludere’yi, çevresini bölgeyi ilgilendiren en önemli olay 1980’lerin ortalarında
başlayan sıcak, silahlı mücadeledir. Bölgenin nüfus yapısı, yerleşim birimlerinin
yeniden şekillenmesi bu mücadele ile ilgilidir. Ama sempozyuma sunulan
tartışılan bildirilerde bu konu ile ilgili bir söze, bir değerlendirmeye
rastlanmamaktadır. Halbuki, direnmeler, köylerin yakılması-yıkılması, sürgünler
çok önemli olgulardır. Bu olguların bilimin kavramlarıyla incelenmesi önemli
olmalıdır.
Olgu nedir? Evrende yer alan, izlenebilen gözlenebilen, sayılabilen her şey…
Direnişler, köylerin evlerin yakılıp yıkılması, sürgünler, sokağa çıkma yasakları
gözlenebilen, izlenebilen olgulardır. Bu olguların, olgusal ilişkilerin bilimin,
siyasetin kavramlarıyla incelenmesi ihmal edilemez.

3

Gözlem, doğrudan yapılabildiği gibi dolaylı olarak da yapılabilir. Daha önceleri,
bu konuda çalışanlar, yazanlar olabilir. Onlar, yazılarla, kitaplarla, fotoğraflarla
gözlemlerini kayıt altına almış olabilirler. Bunları incelemek, dolaylı olarak
yapılan bir gözlem olur.
Azerbaycan’lı Profesör Merziyye Necefova, ‘Şırnak Türkülerinde Felsefi Fikir,
Ağrı ve Keder Motifleri’ başlıklı bir bildiri sunmuştur. (s. 329-330)
Profesör, Necefova, ‘Evimizde Duman Tüter’, ‘Dereler Buz Bağladı’, ‘Çoban Kızı
Suya Gider’, ‘Bülbüller Düğün Eyler’, ‘Eşimden Ayrıldım’, ‘Benim Dünyam’ … gibi
türkülerden söz ediyor. Ama bunların Kürdçe şarkılar olduğunu, Kürd ses
sanatçılar tarafından, dengbejler tarafından icra edildiğini söylemiyor. Bunu
ifade etmekten ısrarla kaçıyor. Bu, Kürd folklor ürünlerinin, Kürd kültürünün,
Türkleştirilmesine, asimilasyonuna önemli bir örnektir.
‘Kürt Türküsü’, ‘Arap türküsü’, ‘İngiliz Türküsü’ gibi belirlemeler elbette
yanlıştır. Bunlar için şarkı sözcüğünü kullanmak, veya doğrudan klam, stran,
sözcükleri kullanmak çok daha doğrudur. Türkçe bir halk şiiri, melodi ile ifade
edildiği zaman türkü olur.
Sempozyum’da, Kürdçe olan tek bildiri, M. Halid Sadînî’nin bildirisidir: Dengbêjê
Geliyê Goyan: Mehmûd Hesen Kirorî
***
Eski çağlarda, Mezopotamya’da yaşayan, Hurri, Guti, Subaru, Kassit, Nairi,
Lulubi, Karduki, Med, Mitanni gibi halklarla, bugünkü Kürdlerin tarihsel
ilişkilerini incelemek önemlidir. Çünkü bu halkların yaşadığı alanlarda bugün
Kürdler yaşıyor. Bunlar, bugünkü Kürd halkını, Kürd milletini oluşturan çeşitli
halklardır.
Bugün, artık, Kürdistan’ın Güneyinde, Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nde
yaşayan, Zebarilerin atalarının Subariler oluğu netlik kazanmıştır. Ubeydullah
Nehri ailesinin atalarının Nairiler olduğu da böyledir. Metina yöresinin atalarının
da Mitanniler olduğuna vurgu yapılmaktadır. Aynı şekilde, Lolanların kökü de
Lulubilere, dayanmaktadır. Bugün, Kasu, Kasyan, Keskoli diye anılan halkın
atalarının da Kassitler olduğu söylenmektedir. Kardukiler, Medler için de bunlar
söylenebilir. Kürdlerin tarihsel geçmişi söz konusu edildiği zaman, bu
süreçlerden söz etmek, artık daha önemlidir.

4

Not: Zirkan Aşiretinden Hazro Beyleri yazısı (nerinaazad, 1.2.2024) ile ilgili
olarak, Turgay Budak’tan bir mektup aldım. Turgay Budak, 1960’ların
sonlarında, Erzurum’da, Atatürk Üniversitesi, Ziraat Fakültesi’nde öğrenciydi.
Mezun olduktan sonra, Diyarbakır’da, Dicle üniversitesi Tıp Fakültesi’nde
göreve başladı. Akademik çalışmalar ve hocalığı yanında, rektör yardımcılığı gibi
idari görevlerde de bulundu. Prof. Dr. unvanıyla emekli oldu.
Turgay Budak, 1967 Sonbahar’ında ve daha sonraları düzenlenen Doğu
Mitingleri ile çok ilgili bir öğrenciydi. İlk miting 16 Eylül 1967’de Diyarbakır’da
gerçekleşmişti. İkincisi 23 Eylül 1967’de Silvan’da yapıldı. Silvan mitinginde,
Mehmet Ali Aybar, Behice Boran, Tarık Ziya Ekinci, Naci Kutlay gibi
konuşmacılar arasında Turgay Budak da vardı.
***
Turgay Budak, Zirkan Aşiretinden Hazro Beyleri yazısında, Budak ailesini
incittiğimi, bilim ilkelerine uygun olmayan ifadeler kullandığımı dile
getirmektedir. ‘Bu mudur objektivite’, ‘Bu mudur bilimsellik’ demektedir.
Turgay Budak, tarihte, Budak ailesinin yaşadığı sürgünlerden söz etmektedir.
Göçde yaşanan mağduriyetleri dile getimektedir. 1834-1835’de yaşanan
sürgün, 1862’ye kadar 28 yıl devam eder. Sürgünlerin nedeni, babasının dedesi
Recep Bey’in, Osmanlı’nın Rusya ile girdiği savaşta, aşireti ile birlikte, hükümet
askerleri yanında yer almamasıdır.
Babasının dedesi Seyfettin Paşa’nın, Diyarbakır’da, 1909’da, hükümet konağı
koridorlarında uğradığı işkenceden, yaralarının tedavi edilmediği için vefat
ettiğinden söz etmektedir. Seyfettin Paşa’nın işkenceye uğramasının nedeni
Hamidiye Alayı kurmamasıdır.

5

Şeyh Said direnişinden sonra 1925-1928 arasında Budak ailesinin yine sürgün
yaşadığı anlatılmaktadır.
1936-1949 arasında yeni bir sürgün daha yaşanmıştır.
Zirkan Aşiretinden Hazro Beyleri dikkatle incelendiği zaman benim de bu
konulardan söz ettiğim görülecektir. Buna rağmen, tarihte yaşanan olguların,
olgusal ilişkilerin ayrıntılı ve özgür bir şekilde incelenmesi, değerlendirilmesi
önemlidir. Turgay Hoca’nın sözü edilen mektubu, 2946 sözcük içermektedir.
(14 s. Mektubun beş eki vardır. ) Aslında bu mektubun tamamını vermek
isterdim. Budak ailesini incitmek şüphesiz söz konusu edilmemelidir. Ama
okuyucuyu yormamak için bunun yapamadım. İlgi duyanlar, bu mektubu
benden veya Turgay Hoca’dan isteyebilirler.
Turgay Budak Hoca’ya bu eleştirilerinden dolayı teşekkür …